Sunday, 20 October 2013
ALMA-VERME YASASI
Yaşadığımız evrende alma-verme yasası kusursuz çalışır. Ne zaman istemediğimiz şeyler yaşasak, o istemediğimiz şeyin aslında bizim içimizde bizim bir parçamız olduğunu yüzümüze çarpar.
Komşunun börek getirdiği tabağı, içine kurabiye koyarak iade ettiğimiz bir neslin çocukları olarak aslında çok erken yaşta tanıştık alma-verme yasasıyla. Bunun sadece börek ve kurabiye dengesinden ibaret olduğunu sandık heraldeki büyüyünce hayatımızın en büyük zorlanmalarını bu sebepten yaşar olduk.
Zorlanmaların özünde hep özdeğerlilik algımız var. Herkes bizi sevsin, anlasın, onaylasın, beğensin istiyoruz. Bir de aman ha yargılamasın, eleştirmesin, kusur bulmasın.. Nasılsam öyle kabul etsin. Bunları istemek en doğal hakkımız zaten. Yaradan’ın parçasıyız sonuçta.. tüm güzellikleri, iyilikleri doğuştan hakeden.. Bizi Yaradan bizi olduğumuz gibi kabul ediyorken başkalarından da bunu beklemek en doğal hakkımız..
Peki madem en doğal hakkımız da neden hak yerini bulmuyor her zaman? Ve neden zorlanıyoruz bu kadar yaşarken?
Cevabı basit aslında; kollektif bilinçaltından hepimizin DNA’larına kodlanmış olduğu için cevap içimizde durduğu için basit: Ne ekersen onu biçersin!
Ama sen gönlüne ayrıkotları ekip sonra ömründe gül bitmesini bekliyorsun..
Niyetin ve eylemin tutarlı değilse sonuç her zaman hayalkırıklığı oluyor maalesef..
Ben hayatımın çok uzun yıllarını ayrıkotları arasında geçirmiş ve sonrasındaki hayalkırıklığının tadını yaşamış biri olarak farkettimki aslında evren çok basit çalışıyor, onu karmaşıklaştıran biziz. Gül istiyorsan gül dikeceksin, işte bu kadar basit!
Sevilmek mi istiyorsun? Önce sen seveceksin.. Sen sevmeyi bilmezken dünyalar seni sevse , gezegen sevginden dile gelse, sen sevgiyi içinde büyütmediğin için sevildiğini asla hissedemezsin.
Değer görmek mi istiyorsun? Önce sen değer vereceksin.. ve önce kendine vereceksin.. sonra hayatındaki herkese ve herşeye.. Sen değer vermeyi bilmeden değer gördüğünü nasıl anlayabilirsinki?
Kimse seni yargılamasın mı istiyorsun? Önce bir bak kendine, bütün hayatın yargılamalardan ve daha kötüsü önyargılardan ibaretse tüm dünya senin sessiz çığlığını duydu bile: “Beni yargılayın, ben yargılamayı biliyorum ve yargılanmaya gönüllüyüm”. Sen kendinde başkalarını yargılama hakkını buldukça başkalarına da aynı oranda seni yargılama hakkı verdiğini hep hatırla. Bir düşün; sence bütün dünyada doğru olanı yalnızca sen biliyor olabilir misin? Ve tüm dünya senin doğrularına göre yaşamak zorunda olabilir mi
Kabul görmek mi istiyorsun? Önce soracaksın kendine sen kendini kabul ediyor musun? Sen kendinle geçinebiliyor musun? Sen kendini her ne yapmış olursan ol sevgiyle kucaklayabiliyor musun? Sonra yine soracaksın kendine; sen tüm varoluşu kabul ediyor musun? İnsanları olduğu gibi.. hayvanları olduğu gibi.. reddetmeden.. sevmesen bile varoluşlarına saygı duyup oldukları gibi olmalarına izin veriyor musun? Tüm varoluşun olduğu gibi olmasına izin vermek aslında kendine kendi özgürlüğünü vermek değil midir?
Vermedikçe alamazsın.
Almadıkça da veremezsin.
Evrende dengede olmayan herşey yokolmaya mahkumdur. Alma-Verme dengesini kurabilmek hayatımızdaki herşeyi kendiliğinden dengeye getirir ve böylece hayatı daha rahat, keyifli, özgür ve mutlu yaşayabiliriz
Sevgi ve Farkındalık’la
Özge
IŞIKLI KİTAPLAR
Amerikalı siyahi bir bayan, 32 yaşındayken intihara kalkışmıştır. İstenmeyen bir bebek olarak dünyaya gelmiştir, annesinden sevgi ve ilgi görmemiştir, çocukluğunu fakirlik içinde büyükannesinin domuz çiftliğinde geçirmiştir, 13 yaşındayken yakın akrabalarının cinsel tacizine uğramıştır, işsizdir, bir ailesi yoktur,yalnızdır, parası yoktur, kendini çirkin bulmaktadır, şişmandır… Sonunda hayatta başarısız olduğuna karar verir. Üstelik ufukta hiçbir ışık da görünmemektedir.
Ve intihar etmeye karar verir. Oturur, önce bir intihar mektubunu yazar. Sıra ölüme geldiğinde, birden aklında bir düşünce belirir: “Yarın kim bilir neler olacak?” Geleceğinin farklı olabileceğini düşünür…
Biyografisinde, o anı anlatırken, kendini intihardan alıkoyan tek düşüncenin bu olduğunu itiraf edecektir. Onu durduran “Merak”tır… Yani “Yarının neler getireceğine merak”.
Tam da burada, hayatta ümitsizlik içinde olup, bu satırları okumakta olanlar varsa: “Tanrı’nın bir şeyi ertelemesi, onu gerçekleştirmeyeceği anlamına gelmez”.
Unutmamalıyız ki, merak ve sabır, iki büyük erdemdir.
İntihar etmekten vazgeçen bu kadın, Oprah Winfrey’dir! Uzun yıllar yaptığı TV programıyla izlenme rekoru kıran, yılda inanılmaz miktarda dolar kazanan, Time dergisi tarafından Amerikan başkanından bile etkili seçilen, ABD’de en çok sevilen insanlardan biri olan ve Afrika’da 45 milyon dolar harcayarak Afrikalı kız çocuklarına “Liderlik Koleji” açan kadın.
Peki arada ne oldu? Oprah’ın hayatını ne ya da kim değiştirdi? Evet, onun hayatına bir sihirli değnek değmişti: “Kitap”! Oprah, okuduğu kitaplardaki sihirli fikirleri kullanarak hayatını değiştirdi. Kılavuz kitaplarla alay edenlere inat, o okudu, içindekileri anladı ve bu fikirleri kullanarak hayatını yeniden dizayn etti.
Oprah’ın hayatını kitaplar kurtarmıştır. Oprah Winfrey’in dediği gibi “İstediğin her şeye sahip olabilirsin ama bu biraz vakit alabilir. Yeter ki hemen şimdi bir ‘sihirli değnek’ al (yani kitap) ve okumaya başla...
İyi kitapların içinde güçlü sihirler vardır". (“Azmin Zaferi Öyküleri – 2” Kitabı – Mümin Sekman)
Benim yoluma ışık olan iyi kitaplardan bazıları;
1-Şimdinin Gücü-Eckhart Tolle
2-Varolmanın Gücü-Eckhart Tolle
3-Başarının 7 Spiritüel Yasası-Deepak Chopra
4-Tanrılar Okulu-Stefano D'anna
5-Yuvaya Yolculuk-Kryon
6-MS 2150-Thea Alexander
7-Düşünce Gücüyle Tedavi-Louise Hay
8-İlahi Rehberlik-Doreen Virtue
9-Işığı Arayanların Karanlık Yanı-Debbie Ford
10-Dört Anlaşma-Don Miguel Ruiz
11-Elif Şafak-Aşk
12-Hayatnızın Amacı-Dan Millman
13-Ruhsal Astroloji-Jan Spiller
14-Zero Limit-Joe Vitale
15-Bilinçaltının Gücü-Joseph Murphy
Sevgi ve Farkındalık'la
Özge
Thursday, 10 October 2013
ÇALIŞMAK ÇALIŞMAK ÇALIŞMAK
**"Günde sekiz saat boyunca yemek yiyemezsiniz. Sekiz saat boyunca hiç durmadan bir şeyler içemezsiniz. Sekiz saat boyunca seks yapamazsınız. Ama sekiz saat boyunca hiç durmadan çalışabilirsiniz.İşte insanlığın mutsuzluğuna neden olan en büyük şey budur."
William Faulkner
**1 saat mutluluk için,uyu; 1 gün için, balığa çık; 1 ay için, tatil yap; 1 yıl için, evlen; 1 ömür için, sevdiğin işi yap. (Alıntı)
Sevgiler
Özge
FIGHT CLUB BİLGELİĞİ
Fight Club (Dövüş Kulübü) filmi, benim defalarca bıkmadan izlediğim ve gerçekten her izlediğimde ne yapıyor, ve neyi neden yapıyor olduğumu bana sorgulatmayı başarmış enfes bir filmdir. Aşağıdaki alıntı da benim için filmin en can alıcı yeridir:
" biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olmayacağız... hepimiz heba oluyoruz... bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş... reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz... nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor ve 'ihtiyacımız olmayan' şeyler alıyoruz... bizler tarihin ortanca çocuklarıyız... bir amacımız yok; ne büyük savaşı ne de buhranı yaşadık.... bizim savaşımız ruhani bir savaş... ve en büyük buhranımız kendi hayatlarımız..."
Kendine doğru bir yolculuk yapmadan hayatını 'buhran' olmaktan çıkarıp o hep hayalini kurduğun cennete nasıl çevireceksin? Cennette yaşayanlar sadece cesur olanlardır..
Sevgi ve Farkındalık'la
Özge
DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORSAN BİR ERKEĞİ SEV
Dünyayı değiştirmek istiyorsan bir erkeği sev; gerçekten sev…
Birini seç, ruhu seni çağıranı, seni net biçimde göreni seç. Korkabilecek kadar cesur olanı seç.
Elini tut ve onu kalbinin damarlarına götür, orada senin sevecenliğini görsün, orada dinlesin, onun ağır yüklerini kendi ateşinde yak, kül et.
Gözlerinin derinliklerine bak, derinden bak, orada hareketsiz kalanı uyandır, dirilt. Utangaç olana cesaret ver, orada ne beklediğini fark et.
Gözlerinin derinliklerine bak
Gözlerinin derinliklerine bak, orada babalarını, dedelerini gör, uzak yerlerde, çok eski zamanlarda savaşa ve şiddete karışmış atalarını gör.
Acılarına, mücadelelerine, maruz kaldığı işkencelere bir zamanlar…
Ve bırak hepsi gitsin…
Onun atalarından gelen yükü hisset
Sana sığındığında kendini nasıl güvende hissedeceğini bil
Onun öfkesine ayna olma
Çünkü senin bir rahmin var, eski yaraları iyileştiren, derin ve tatlı bir kapı…
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir erkeği sev, gerçekten sev…
Karşısında kırılganlığın nefesinde kadınlığın bütün ihtişamıyla otur…
Bir çocuğun masumiyetinde, ölümün derinliklerinde, açan bir çağrı olsun, onun erkeklik gücünü kabul et…
Geri gittiğinde, kaçtığında, mağarasına doğru, çünkü kaçacaktır…
Ailendeki bütün kadınları etrafına topla, onların bilgeliğinden nasiplen.
Onların fısıltıyla anlattıklarını dinle, korkmuş genç kız kalbini sakinleştir.
Onlar seni sakinleştirecek ve sabırla onun dönüşünü beklemeni kolaylaştıracaklardır…
Git kapısında otur ve hatırlatma şarkısı söyle, belki bir kez daha dinginleşecektir…
Onu küçük bir çocuğu gibi hilelerle, baştan çıkarma oyunlarıyla kandırma, bunlar sadece onu ayartıp yok oluş ağına sürükler…
Kaosun ve nefretin mekanı olan bu yer ataları tarafından yapılan bütün savaşlardan daha korkunçtur..
Bu dişil enerji değildir, bu öç almadır
Bu eğilip bükülmüş çizgilerin zehiridir,
Asırlarca sömürülmüş olan, tecavüz edilen dünyanın zehiri.
Bu kadınlara bir güç vermez
Bu kadını erkeği hadım eden bir hale dönüştürür
Bu hepimizi öldürür…
Annesi onu ister öpüp kucaklamış olsun ister olmasın
Ona gerçek anneyi şimdi göster
Sarıl ona, nezaketine ve derinliklerine götür…dünyanın merkezine…
Onu yaraları için cezalandırma, senin ihtiyaçlarını ve kriterlerini karşılamadağı için, onun için tatlı ırmaklar gibi ağla
Gözyaşlarını döktüğünde onu eve getir…
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir erkeği sev, gerçekten sev
Onu çıplak ve özgür olabileceği kadar sev
Onu doğum ve ölümün döngüsüne bedenini açabilecek kadar sev
Ve bu fırsat için ona teşekkür et.
Birlikte öfkeli rüzgarlarda ve dingin ormanlarda dans ettiğinizde
Kırılabilecek kadar cesur ol, izin ver, varlığının yumuşak baş döndürücü yanlarını keşfetsin,
Bilsin ki seni kucaklaşıp sarabilir, koruyabilir
Kollarına at kendini, seni tutacağından emin ol,
Bundan önce binlerce kez düşmüş olsan bile
Ona teslim olarak ona teslimiyeti öğret
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir erkeği sev, gerçekten sev
Destekle onu, besle onu, ona izin ver, onu duy, kucakla, iyileştir onu.
Bunun karşılığında sen de beslenecek, desteklenecek ve korunacaksın
Güçlü kollar, net düşünceler, odaklanmış oklar tarafından
Çünkü eğer izin verirsen, o düşündeki adam olur…
YAZARI BİLİNMEYEN BU ALINTI AYCAN AŞKIM SAROĞLU TARAFINDAN ÇEVRİLMİŞTİR.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORSAN BİR KADINI SEV
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, gerçekten sev.
Senin ruhunu çağıran bir kadın bul, seni idare eden değil
Kontrol listeni bir kenara at, kulağını kalbine koy ve onu dinle…
Yaşayan her varlığın adını, dualarını, şarkılarını duy,
Her kanat çırpanın, telaş içinde yüzenlerin, yeraltındakilerin, sualtındakilerin, her yeşilin, çiçek açanın, henüz doğmamış olanın, ölmekte olanın…
Onların onlara hayat veren Bir’e hüzünlü övgülerini işit,
Eğer adını henüz duymadıysan, yeterince dinlememişsin demektir.
Eğer hala gözlerinde yaşlar yoksa, eğer hala onun ayaklarına eğilmemişsen, neredeyse onu kaybetmişsin demektir.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, kendinin ötesinde sev. Arzunun ve mantığın ötesinde, senin gençlik, güzellik, ve çeşitlilik gibi bütün yapay özgürlük gündemlerinin ötesinde sev.
Bize çok sayıda seçenek verildi
Ama biz bir Ruhun ateşinin ortasında durup, oradan ışıyan gerçek özgürlükte aşka direnmeyi yakıp kül etmeyi unuttuk.
Bir tane tanrıça var
Ona bak onu gör.
Bak bakalım o mu baltayı başına vuracak olan.
Eğer değilse yürü, hemen…
Boşa zaman harcama.
Bil ki kararının onunla bir ilgisi yok.
Çünkü nihai olarak kim olduğu ile değil ne zaman teslimiyeti seçeğimizle ilgili..
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev.
Onu ölüm korkusunun ötesinde sev
Onu içindeki anne tarafından manipüle edilme korkunun ötesinde sev.
Ona onun için öleceğini söyle
Onunla birlikte yaşayabileceğini söyle.
Onunla birlikte ağaçlar dik ve onların büyümesini seyret.
Onun incinebilir güzelliğinde onun ne kadar güzel olduğunu söyle ve onun kahramanı ol.
Ona hatırlat, o senin adanman ve hayranlığınla o senin tanrıçan.
Dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev.
Bütün yüzleriyle, bütün mevsimlerde
O seni şifalandıracak senin şizofrenini
ikili zihnini, yarım kalbini
O şizofreni ki senin ruhunla bedenini ayırır
Seni daima dışarıya bakar kılar, kendinden başka bir şeyi aramak için
Böylelikle yaşamı değerli kılmak için
Her zaman bir başka kadın olacak
Sonunda o parlak olan da eski mat olana dönüşecek
Ve sen yeniden huzursuz olacaksın
Arabalar gibi kadınlar değişik tokuş edilemez
Tanrıça, arzunun en son objesidir, satılamaz.
Erkeğin daha çok seçime ihtiyacı yok
Erkeğin ihtiyacı kadın, dişil, sabırlı, şefkatli, aramayan yapmayan, bir yerde nefes alan, köklere inen, birlikte yeryüzünü sarabileceğiniz kadar kuvvetli.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, bir kadını sev, yalnızca bir kadını.
O kutsal bir kase gibi sev ve koru onu
Bütün insanlık için duyduğu terk edilme korkularını sev.
Onun yaraları sadece onun yaraları değil,
Onun bağımlılığı zayıflık değil
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan bir kadını sev
O sana inanana kadar sev. O zaman içgüdüleri, sanatı, sesi, vizyonları, tutkusu, vahşiliği ona tekrar döner
O aşkın gücüdür, bütün politik medya şeytanlarının yok etmeye ve değerini düşürmeye çalıştığı aşkın gücüne sahiptir.
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan
Davalarını, silahlarını, iç savaşını bırak, öfkenden vazgeç, büyüklük sevdalarını aydınlanman için bırak…
Kutsal kase senin önünde duruyor…
Eğer onu kollarına alırsan bu yakınlıktan daha ötesini aramaktan vazgeç.
Ya huzur ve barış denilen şey bir kadının kalbiyle beraber tekrar hatırlanması gereken unutulmuş bir rüya ise?
Dünyayı değiştirmek istiyorsan bir kadını sev.
Gölgelerinin en derinliklerine kadar
Varlığının en yüksek noktalarına kadar
Onunla ilk karşılaştığın bahçeye git
Gökkuşağı ülkesinin kapısına
Birlikte tek bir ışık gibi yürüyerek
Dönüşü olmayan noktaya
Yeni bir yeryüzününün başlangıcına ve sonuna…
YAZARI BİLİNMEYEN BU ALINTI AYCAN AŞKIM SAROĞLU TARAFINDAN ÇEVRİLMİŞTİR.
Subscribe to:
Posts (Atom)