Wednesday, 31 December 2014

YENİYIL BİZİM İŞİMİZ :)))



2014’ü uğurluyoruz sayılı saatler sonra. Yeni olan hep umut barındırır ya içinde 2015’e dair pek çok şey düşlüyoruz hepimiz. Zaman, her ne kadar illüzyon olsa da, içinde yaşadığımız dünyada bence en gerçek şey :)) Yine de bir taraftan bakınca gülmeden edemiyorum. Hayatın akışını 365 güne bölüyorsun ona da 1 yıl diyorsun, bir başlangıç bir de son belirleyip sonra bir de saymaya başlıyorsun. Ne hayatın, ne 2014’ün ne de 2015’in haberi var olan bitenden :))) Varoluşun haberinin bile olmadığı bu algı durumumuzdan bir motivasyon yaratmışız kendimize ki aslında bu çok iyi bir şey!

Varoluşun diğer parçalarına; kediye, çiçeğe, ormandaki ağaca, yağan yağmura sorsak 2015’ten haberi var mı diye? Ne komik bir durum değil mi? Halbuki onlar da her yılla birlikte yaş alıyor, değişiyor. Benim kedim 2015’te 7 yaşında olacak mesela, eskiye göre biraz daha tembel ve muhtemelen biraz daha şişko :))) Halbuki bir kaç yıl önce çok daha hareketli, dinamik ve formundaydı. Yılların geçmesi kedi dahil hepimizi etkiliyor ama kedimin 2015’in yeniliğinden ve içinde ne kadar umut taşıdığından haberi yok! O da bu doğanın, dünyanın, varoluşun en gerçek parçasıyken.. Aynı dünyada yaşayıp farklı 2015’lere giriyor olabilir miyiz:)))

O yüzden 2015’in umutları, mucizeleri ve bize bir şey getireceği yok maalesef.. Fakat bizim 2015’e bakınca gördüğümüz umutlar, bizim yeniyılda kendimize vereceğimiz mucizeler ve hediyeler her zaman VAR:))

2015’ten bir şey beklemiyorum. Ben 2015’i düşlediğim gibi yaratmayı seçiyorum! 2014’te hızlandırılmış hayat dersleriyle o kadar çok şey öğrendim ki; şimdi teoriyi pratiğe dönüştürme zamanı diyorum! Çünkü “yapma, etme, dönüştürme” gücü zamanın değil sadece BİZİM elimizdedir! Kendimizde yaptığımız her değişim, sahip olduğumuz her farkındalık  yaratacak 2015’imizi! Tam da yeri gelmişken;



Değişik bir şey “yap”madan hayatının değişmesini bekleyemezsin. Yıllar değişse de sen değişmiyorsan hangi yıla girdiğinin bir önemi yok! Tavsiyem, bu yazıyı okumadan önce 2015’in sana neler getirmesini bekliyorduysan, şimdi onlara; “bunları yaratmak için BEN neyi farklı yapmalıyım?” diye bakman ve harekete geçmen olacaktır. Bu zamana kadar gerçekleşmeyen düşler, geçen yılların değil, düşlerinin sorumluluğunu üzerine almayarak harekete geçmediğin için senin hatandır. Ve ne güzel ki, hatalar neyi farklı yapacağımızı görmek ve öğrenmek içindir:))

Robin Sharma'nın en sevdiğim mottosudur : DREAM BIG, START SMALL, BEGIN NOW! Büyük  Düşle, Küçük Başla, Hemen Şimdi! Çünkü evren, ilk hareketi görür ve destekler.

Hemen başla.. Başlarken, mucizelere inanmasan bile hep “iyiliğe” İNAN! Hayattan istediğimiz pek çok şey; aşk, mutluluk, başarı, sağlık, bolluk vb gibi ne varsa aslında hep “iyiliğin” içindedir! İyilik, bu dünyanın yaradılışından beri var olan en yüce gerçektir. Ne kadar çok “iyiliği” seçersek, hayattan bize de yansıyan hep “iyilik” olacaktır. 

Ben iyiliğe, güzelliğe, sevgiye, samimiyete yürekten inanıyorum! Çünkü yaşamayı seçtiğim dünyada bunlar VAR! İnanmadığın ve kendinde “OL”mayan hiç bir şeyi yaratamazsın. O yüzden 2015’te ve daima; İYİ OL, GÜZEL DAVRAN, SEVGİYLE BAK, SAMİMİ YAŞA! İşte o zaman senin aldıkların da hep bunlar olacak, ve muhtemelen sen buna MUCİZE diyeceksin ;))

MUTLU YILLAR
SEVGİLERİMLE..


Özge

Monday, 29 December 2014

KARANLIĞA IŞIK TUTUN!


Bob Marley... Onun bir fikri vardı. Ona göre, insanların hayatına müzik ve sevgi aşılarsan onları tedavi edebilirsin. Aynen bilim adamları gibi...
Barış için bir konsere çıkmaya hazırlanırken, silahlı bir adam evine gelip onu yaralamıştı. İki gün sonra konserde sahneye çıkıp şarkı söyledi. 
Biri ona sordu: 'Neden?' 
Dedi ki: 'Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışan insanlar bir gün bile tatil yapmıyor. Ben nasıl yapayım! Karanlığa Işık Tutun!'
I Am Legend

BEN BEYİNE BEYİN DEMEM.. SAĞI SOLU DENGEDE DEĞİLSE :)))





Hep derim; evrende dengede olmayan herşey yokolmaya mahkumdur. Bunu anlayabilmek için illa spiritüel olmaya gerek yok. Herşeyin cevabı, yaşadığın dünyada/doğada var zaten. Zamanından önce çiçek açan ağacın meyve verdiğini gördün mü mesela?

Yaşadığımız alemde ve yaradılışımızda tüm sorularımızın cevabı vardır. Soru soran, aslında daha doğrusu bir cevap arayan herkes için; inandığı şey ne olursa olsun, kullandığı yöntem ne olursa olsun, "gerçek, bir ve tek" olduğundan varılan yer aynıdır.

"Tanrı'nın Formülü" diye bir kitap okumuştum. Kitap, roman olarak yazılmış ve bu yönden zayıf olsa da; bilimsel verilerle mistik dünyayı-doğuyla batıyı-spritüellikle mantığı harmanlaması ve aslında bunların sadece GERÇEĞE giden farklı yollar olduğunu ortaya koyabilmesi sebeplerinden gayet başarılıydı. Neye inanıyor olursanız olun, bazı "enterasan" sorularınıza bir takım cevaplar arıyorsanız kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

28 yıl tamamen gözümün gördüğüne, maddenin gerçekliğine inanarak yaşadım. İçimden bir ses hep "daha fazlası var" diyordu. Ve bundan 4 yıl önce, gözümün gördüğünün ötesini merak etmekle başladı görünmeyene olan yolculuğum.. Aslında şimdi anlıyorum ki, doğru bir şekilde yorumlayabilseymişim içinde yaşadığım dünyayı, o zaman da sorularımın cevaplarını bulabilirmişim. Çünkü diyorum ya, GERÇEK tektir, hangi yolu kullanırsan kullan..

Diyelim ki, sadece madde var. Sadece gözünün gördüğüne inanıyorsun. Al o zaman sana: BEYİN! Sağ ve sol beyinin ne olduğunu, nasıl çalıştığını anlar ve bunları dengede tutabilirsen-spiritüel teknikleri filan boşver-abartmıyorum dünyanın en mutlu insanı olursun. Bunca sorduğumuz soru, bunca mücadele hep daha mutlu olma arzusundan değil mi zaten? Hayatın tek bir amacı var bence; MUTLU OLMAK! Beynine baktığında ve onu anladığında, görünmeyene hiç inanmasan bile benim 4 yılda geldiğim spiritüel kafamla ayna yere gelirsin. Çünkü, sol beyin görünen dünyayı, mantığı temsil ederken; sağ beyin görünmeyen dünyayı, sezgileri temsil eder. Bunu ben söylemiyorum üstelik, o çok güvendiğimiz "bilim" söylüyor. Şöyle de güzel bir illüstrasyon verelim ;





Yani herşey tüm varoluşumuzda olduğu gibi var zaten. Beynin yaradılışı bile elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz şeylerin varolduğunu söylüyor. Sen yine de bunlara inanma, beynine inan diyeceğim ama bir gülme geliyor :)))

Peki sağ ve sol beyin, benim bunca zamandır yürüdüğüm yolda, geldiğim kafada neye tekabül ediyor? Öz'üm yani sonsuz tarafım; sağ beyin, Ego'm yani sadece bedenim varoldukça varolan tarafım; sol beyin :))

Bunlardan biri diğerinden daha önemli ya da biri diğerinden daha üstün değildir. Bunları dengeye getirebilmektir asıl mesele. Ego'muz olmasaydı yaşayamazdık. Ego'muzun tek derdi var: SURVIVE! (HAYATTA KAL!) Bu yüzden Ego'yu altetmenin değil, onunla geçinmenin yollarını bulmalıyız. Ego'muzla nasıl geçiniriz başka bir yazının konusu olsun. Sadece hayatta kalmak hangimize yetiyor peki? Ömrümüzün sonuna kadar tüm maddi ihtiyaçlarımızın karşılandığı %100 güvenli ve garantili bir hayat vaadedilseydi bize, mutlu olur muyduk? Ya da dahası; DOYUMLU hisseder miydik? İnsan yaradılışı bu kadar noksan, bu kadar aciz mi? Değil.. Varolmak sadece karnımızın tok, sırtımızın pek olması değil.. Karnımız tok olduğunda hayatta kalabiliriz, oysa severek isteyerek yediğimiz bir yemeğin tadıdır bize varolduğumuzu, yaşadığımızı hissettiren..

Sadece hayatta kalmak bize yetmiyor. Önemli olmak, değerli olmak, başarılı olmak, fark yaratmak istiyoruz. Çünkü tutkularımız var. Çünkü yaratıcılığımız var. Çünkü katma değer yarattığımızı görmeye ihtiyacımız var. Peki, sadece sol beyine, sadece ego'ya sadece maddeye inandığımızda, yaratıcılığımızı, tutkularımızı, sezgilerimizi nasıl açıklayabiliriz? Aşkı nasıl açıklayabiliriz? Bunlar, yaradılışımızdan gelir. Bir nevi fabrika çıkış ayarlarımızdır. Kendi içime doğru gitmeye başladıktan sonra yaşadığım pek çok spiritüel deneyim ve farkındalıktan sonra söylüyorum bunları. Dayanak noktam; sadece kendimi bilmek!

Oysa gözünün gördüğüne, elinin değdiğine inanmaya devam ettiğinde bile, bunları sana sağ beyninin varlığı ve çalışma prensipleri ispat etmeye yetiyor.. 28 yıl bana yetmemiş farketmek için. Mistik bir yol seçmişim anlayabilmek için. Şimdi farkediyorum ki; tüm cevaplar zaten her zaman yaradılışımızda varmış! Olsun.. Ben yolculuktan keyif aldıktan sonra neye inandığımın, hangi yolu seçtiğimin ne önemi var ;))



Sevgi ve Farkındalık'la

Özge


Saturday, 27 December 2014

EVRENDEKİ EN MÜTHİŞ GERÇEK





Evet hepimiz yıldız tozuyuz, bazılarımız için bilimsel olarak.. bazılarımız için bilişsel olarak :))

(Ayarlar kısmında türkçe altyazıyı seçebilirsiniz)

CHANGE-TRACY CHAPMAN / DEĞİŞİR MİYDİN?





Bugün öleceğini bilseydin

Tanrı'nın yüzünü ve aşkı görseydin

Değişir miydin?

Değişir miydin?


Eğer aşkın kalbini kırabileceğini bilseydin

Daha fazla düşemeyecek kadar dipte olduğunda

Değişir miydin?

Değişir miydin?


Ne kadar kötülüğe ya da ne kadar iyiliğe ihtiyaç var?

Kaç kayıp? Kaç pişmanlık?

Nasıl bir zincirleme reaksiyon etki yaratacaktı?

Arkanı dönüp

Açıklama yapıp

Affedip ve unutup

Değişmeni sağlayacaktı?

Değişmeni sağlayacaktı?


Yalnız kalacağını bilseydin

Doğrusunu bilip yanlış yaptığında

Değişir miydin?

Değişir miydin?


Gerçeği bulacağını bilseydin

Dindirilemeyen acıyı büyütüp

Değişir miydin?

Değişir miydin?


Eğilmediğinde dimdik misin?

Kavga başladığında sürünerek kaçmayacağına emin misin?

İyi bir şey için değilse, neden düşmeyi göze alıyorsun?

Neden düşmeyi göze alıyorsun?


BİLDİĞİNİ SANDIĞIN HERŞEY HAYATINI KATLANILMAZ HALE GETİRDİĞİNDE

ZOR ZAMANLAR SENİ YARALAMAK İÇİN GELDİĞİNDE

DEĞİŞİR MİYDİN?

DEĞİŞİR MİYDİN?


Her yemini ve kuralı çiğneseydin

Zor zamanlar seni devirmek için geldiğinde

Değişir miydin?

Değişir miydin?


Bugün öleceğini bilseydin

Tanrı'nın yüzünü ve aşkı görseydin

Değişir miydin?

Değişir miydin?

Değişir miydin?

Değişir miydin?




Saturday, 6 December 2014

BİR YENİYIL YAZISI: ÇEMBERLERİ KAPATMAK-PAULO COELHO



Bir insan her zaman sahnenin bittiğinin, perdenin indiğinin farkında olmalı. Gereken zamandan daha uzun kalmak için ısrar ederseniz, mutluluğu ve oynamamız gereken diğer sahnelerin anlamını yitiririz.
Çemberleri tamamlamak, kapıları kapatmak, bölümleri sona erdirmek – ne isim verirseniz verin; önemli olan yaşamda bitmiş olan anları arkada bırakabilmektir.
İşinizi mi kaybettiniz? İlişkiniz sona mı eriyor? Ailenizin evinden mi ayrıldınız? Yurtdışına yaşamaya mı gittiniz? Uzun süren bir dostluk aniden bitti mi? Bunun neden olduğunu düşünerek uzun zaman geçirmek mümkün.
Kendinize yaşamınızda bu denli önemli ve büyük yer tutan şeylerin bir parmak şıklatması süresinde toza dönüşmesinin nedenlerini anlamadan yaşamınızda bir adım daha atmayacağınızı söyleyebilirsiniz. Ama bu yaklaşım, yaşamınızı paylaşan herkes için dehşetli biçimde stresli olacaktır : ebeveynleriniz, eşiniz, dostlarınız, çocuklarınız, kardeşiniz.
Herkes kitabın bölümlerini kapar, yeni sayfaları açar, yaşamına devam ederken sizi durağan bir biçimde görmek hepsini kötü hissettirecektir.
Şeyler olur ve geçer, ve bazen elimizden gelen en iyi şey onların gitmesine izin vermektir.
Bu yüzden, ne kadar acı da verse, hatıralardan arınmak bazen iyidir, küçük şeyleri yok etmek, eşyaları yetimhanelere bağışlamak, kitaplarınızı satmak ya da ödünç vermek.
Bu dünyada görünür olan herşey, aslında görünmeyen dünyanın ifadesidir, yüreklerimizde yer alan şeylerin bir izdüşümü.. -Ve hatıralardan arınmak, bazen yeni hatıralar için yüreklerimizde yer açmak anlamına gelir. Bırakın gitsinler. Azat edin onları. Arının onlardan.
Kimse hayatı işaretli iskambil kağıtları ile oynamaz, yani bazen kazanır ve bazen de kaybederiz. Geri dönüş beklemeyin her zaman, emeklerinizin takdir edilmesini, dehanızın keşfedilmenizi, aşkınızın anlaşılmasını.
Kendi duygusal televizyonunuzda aynı kanalı izlemeyi bırakın. Bir kayıptan ne kadar acı çektiğinizi gösteren o programı artık izlemeyin. O sizi sadece zehirliyor, başka bir şey değil.
Hiçbir şey, kırık aşk öykülerini kabul etmekten daha tehlikeli değildir hayatta; başlama tarihi olmayan söz verilmiş işlerden veya sizi “ideal zamanı” beklemeye sürekli mecbur eden kararlardan.
Yeni bir fasikül açılmadan, önceki bitirilmelidir: Kendinize geçmiş olanın tekrar geri gelmeyeceğini söyleyin kendinize.
Bir zamanlar o şey veya o kişi olmaksızın yaşayabildiğinizi hatırlatın – hiçbir şey yeri doldurulamaz değildir; bir alışkanlık bir ihtiyaç değildir.
Bu çok belirgin görülebilir, hatta zor olabilir, ancak çok önemlidir.
Çemberleri kapatmak. Gururunuz nedeniyle, yoksunluğunuz veya öfkeniz nedeniyle değil, artık ona hayatınızda yer kalmadığı için.
Kapıyı kapatın, müziği değiştirin, evi temizleyip tozu silkeleyin. Eskiden olduğunuz kişi olmayı bırakın, ve şimdi olduğunuz kişiye dönüşün.
Mutlu Yıllar.
Paulo

Kaynak: http://utkukaynar.com