Friday, 23 January 2015

MUHTEŞEMLİĞİN 3 AŞAMASI





Bu adam hepimizin yaşadığı hayata dair herşeyi o kadar yalın ve bir o kadar da etkileyici anlatmış ki, TED konuşmaları hakkındaki genellememden bağımsız olarak "Muhteşem!" diyorum.

Bu aralar aklımda sürekli Osho'nun "Hayat küçük şeylerden oluşur, sen seversen BÜYÜK olurlar" sözü dönüp duruyordu. E o zaman izlemediğim onca TED konuşması arasından bugün gidip bunu seçmiş olmam tabii ki tesadüf değil :)) Tam olarak "Bilinçaltınızı Nasıl Eğitirsiniz?" örneğidir ;))



Sevgiler

Özge

Thursday, 22 January 2015

ÇOK BİLMİŞ-BİLİNÇ VE ŞUURSUZ-BİLİNÇALTININ İYİ YÜREKLİ DOSTU: THETA HEALING :))



Bu videoyu izledikten sonra muhtemelen bunlardan birini düşünüyor olacaksınız;

·      “Yetişin özgür irademi çaldılar!! Hükümsüzdür!”
·      “Herşey kader kısmet..”
·      “Seni yenicem bilinçaltı! Hadi bakalım sen mi büyüksün ben mi büyüğüm?”
·      “Bak görüyo musun şunun yaptığını? Hep mi gider gider yanlışı seçer? Yazık bana ama..”
·      “Ben düz adamım anlamam altından üstünden!”
·      “Haberim yokmuş gibi seç pampa ;)”
·      “İşte bunlar hep matrix..”

Ve bunlar gibi alt metninde; kendine acımak, sorumluluğu üstünden atmak, işi dalgaya almak, kaçmak, kendinle şuursuz bir meydan muharebesine girmek, gerçeği yok sayarak konfor alanında yan gelip yatmaya devam etmek olan davranış modelleri, hayatımızda hoşnut olmadığımız şeyleri değiştirmek istediğimizde bize HİZMET ETMEYECEKTİR.

İyi haberse, hayatımızda hoşnut olmadığımız şeyleri, bu deneyde özgür irademiz yok gibi gözükse de GERÇEKTEN değiştirebildiğimizdir :)) Yani PANİK YOK!

Öncelikle araştırma sonucundaki en can alıcı kısma bakalım: “Görünüşe göre, kararlarını şekillendiren yoğun bir bilinçaltı beyin aktivitesi var ve bilinç, karar vermede çok sonraki bir aşamada devreye giriyor.”

Yani diyor ki; “Ey insan evladının hası, sen kendini aysbergin görünen kısmı zannederken, bir sen var senden içeri , O da aysbergin görünmeyen kısmı..” Tam da şöyle çizmiş Freud amca bunu:


Bilincimiz; analiz yapan, akıl yürüten, kritik eden, tümevarımlı çalışan ve herşeyin kendi kontrolünde olduğunu ZANNEDEN, zihnimizin küçük bir bölümüyken; Bilinçaltımız; hiç uyumayan, inançları, alışkanlıkları, korkuları, duyguları depolayan, genellikle sembollerle çalışan, tümdengelimli davranan, zihnimizin büyük bölümü yani EFENDİSİDİR. Amerikalı ünlü bilim insanı, biyolog ve yazar Dr. Bruce Lipton’ın: “Bilinçli zihnimiz saniyede 40 bitlik veriyi işleyebiliyorken bilinçaltımız saniyede 40 MİLYON bitlik veriyi işlemektedir.” bulgusu da bilinçaltımızın bu efendiliğini bence ispat etmeye yetiyor :)) (www.brucelipton.com)

Bilimsel araştırmalar günlük hayatımızda en basitinden en karmaşığa kadar olan verdiğimiz tüm kararların %88’inin (bunu %95-99 aralığında açıklayan bilim insanları da var!) bilinçaltı tarafından verildiğini söylüyor. Burada ister istemez insan biraz paniğe kapılıyor. Çünkü bilinçaltımız tam bir karakutu.. İçinde ne var bilmiyoruz ve doğal olarak bilmediğimiz herşey, her daim güvenlik arayışında olan masum insan yavrusunu korkutmak için fazlasıyla yeterli..

Çözüme geçmeden önce gelin bilinçaltının çalışma prensiplerine yakından bakalım. Bilinçaltımız tamamen bizi korumaya ve güvende tutmaya çalışan, güvenli olarak bellediği bir doğruyu seni üzüp üzmediğine hiç bakmadan sıkı sıkıya savunan ve doğru bildiği şeyleri yaşamakta direten bir mekanizmaya sahiptir. Bu mekanizma da “Herkes kendi inandıklarının gerçeğini yaşar” prensibine göre; bize doğru bellediğimiz inançlarımız doğrultusunda deneyimler yaşatacak kişi, kurum ve olayları başımıza toplar. Yani “Hep mi beni bulur arkadaş!?” diye her yakındığımızda, EFENDİMİZ’in bilinçaltımız olduğunu kendi kendimize ispat etmiş oluruz.

Bilinçaltımız, inançlarımızı ve bu inançlara etiketlediğimiz hisleri, hayatımız boyunca kişiler ve ortamlar değişmesine ragmen, bize tekrar tekrar yaşatmakla yükümlüdür. Hoşlanmadığımız durumlarla karşılaştığımızda bile bundan yakınmanın bir anlamı yok, zira adamın işi bu :))

“Peki bu inançlar nasıl, nerden gelir de oraya yerleşir?”
”Madem bilinçaltım benim güvenliğimi, iyiliğimi istiyor da ben neden istemediğim şeyler yaşamak zorunda kalıyorum?”
“Özgür iradem değil de seçimi O yapıyorsa neden hep beni mutlu edecek seçimleri yapmıyor?” diye de sormadan edemiyoruz değil mi?

Bilim yine ispat etmiştir ki; atalarımızın anıları ve inançları DNA’larımız vasıtasıyla bize aktarılmaktadır. Yani daha doğduğumuz andan itibaren genetiğimizde bir takım inançlarımız paket olarak zaten var. Mesela bu paket bilgi olmasaydı, doğar doğmaz annemizin memesini bulamaz, emmeyi bilemezdik. Burada görüldüğü üzere, hayatta kalmaya programlanmış ve tamamen güvende olmaya yönelik bir bilgi aktarımı söz konusu.. İnançlarımızın bir kısmı bu şekilde GENETİK olarak geliyor.

Bir kısmı çocukluk dönemimizin en erken zamanlarında oluşuyor. Örneğin; çocukluğunda mesafeli ebeveynlere sahip ve sevildiğini hissedememiş –ana babası tarafından sevilmemiş demiyorum, altını çizdiğim yer sevildiğini hissedememiş- bir çocuk, düşüp canını acıttığında o esnada ana babası tarafından kucaklanır ve İLK KEZ şefkat gördüğünü hissederse; SEVGİ hissini ACI dolu bu deneyimi ile etiketleyebilir. Sevilmek için acı çekmeye ihtiyacı olduğu kararını alabilir. Ana babasının kollarında olmak GÜVENDE olmak olduğundan aynı zamanda hayatı boyunca kendini "acı çektiği müddetçe güvende hissetmesi" de muhtemeldir. Hayatta aldığımız tüm kararlar öz-değerliliğimizi hissetmeye yani sevildiğimizi, değerli olduğumuzu, güvende olduğumuzu, onaylandığımızı görmeye yöneliktir. Dolayısıyla SEVİLME hissini yaşamak için bilinçaltımız acı çekmeyi göze almaktadır. Bu kararı henüz kısa pantolonla gezen bir çocuk olarak şuursuzca aldığımızdan, yetişkin olduğumuzda hemen hemen tüm ikili ilişkilerimizi mutsuz, doyumsuz, hayalkırıklığı ve acı dolu olarak deneyimleriz. Çünkü “Acı çekersem sevilirim. Acı çekersem güvende olurum.” Inançları gerçeğe dönüşmüştür.

Bilinçaltımız aynı zamanda kollektif bilinçaltından da etkilenir. Yani yaşadığımız toplum, gelenek-göreneklerimiz, kitlesel inançlarımız bilinçaltımızı etkiler. Kimi inançlarımız da bu şekilde bilinçaltımızda yerini alır.

Bilinçaltımızda milyarlarca inancımız vardır. Ve bu inançlarımız dış dünyamızın realitesini oluşturur. Dışarda değişmesini istediğimiz her şey için önce içerdeki programları değiştirmek, bize artık hizmet etmeyenlerin yerine hizmet eden yeni yazılımlar yüklemek gerekir. Şikayet ettiğimiz her nokta, bize mutlaka içerde değişmesi gereken birşeyler olduğunu fısıldar. Birşeyleri değiştirebilmek için de önce bir arıza olduğunu görüp farketmek ve KABUL ETMEK gerekir. İşte yaralı insan yavrusunun en zor deneyimidir bu; kendisiyle yüzleşmek.. Çünkü tam orada yaranın üstüne tuz basmış gibi canı daha da yanar. Buradan sonra CESARET gelir. Son kez yarayı kanırtmak pahasına onu sonsuza kadar uğurlamayı seçme cesareti.. Değişme cesareti..

Vee burdan sonra değişimin en kolay ve hızlı yolu THETA HEALING devreye girer. Bize hizmet etmeyen inançlarımızı ve hislerimizi ANINDA değiştiren, ve yerine bize hizmet eden inanç ve hisleri programlayan bu teknik ile içerde yaptığımız değişimin, dünyadaki gerçekliğimize yansımasına tanıklık ederiz. “Acı çekmeye gerek ve ihtiyaç duymadan, OLduğumuz gibi OLduğumuz her halimizle SEVİLMEYİ hakettiğimizi, doğum hakkıyla SEVİLMEYE layık olduğumuzu” Theta Healing ile öğrenmek ve hissetmek yalnızca bir kaç saniyedir.

Theta Healing bu değişimi en hızlı ve en güvenli şekilde yapar, fakat asıl önemli olan SENin bunca yıldır adeta kuş tüyünden bir yatağa dönmüş o çok güvenli ve fakat hoşnut olmadığın konfor alanını bırakıp  hep hayalini kurduğun “YENİ DÜNYAN”ın kapısını açmak için bu anahtarı kullanıp kullanmayacağındır!

İçerde ne varsa dışarıya da o yansır!

Sevgi ve Farkındalık’la
Özge

Theta Healing Nedir? => http://iyikireikiizmir.blogspot.com.tr/p/theta-healing-egitimi.html 


Tuesday, 13 January 2015

BENİ İLGİLENDİRMİYOR'DAN.. BİLMEK İSTİYORUM'A..



Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Neyi özlediğini, kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın
hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.
Ay' ın etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor. Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerine açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.
Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.
Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.
Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum. Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; Bir gölün kenarında durup gümüş Ay'a "EVET!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.
Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum.
Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.
Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.
Oriah Mountain Dreamer

Monday, 5 January 2015

HALA GÜLEN VE UMUT EDEN BİRİNİ GÖRÜYORSANIZ..



Kendine acımak bir lüks değildir.
Değerlendirmek için verilmiş bir hayatı, geçmişe duyduğumuz kızgınlık ile çöpe atmaktır!
Acıların destanını yazmak yerine,
Hayatı ile ilgili olumlu bir gayret içinde olan bir insanı,
Hiç acı görmemiş sanmayın!
Ve O kişiyi olumsuz yüklemeler ile aşağı çekmeye,
O'na hayatın gerçeklerini hatırlatmaya çalışmayın :)
O, gerçeği en az sizin kadar yaşamış ve payına düşen dersi almıştır.
Hala gülen ve umut eden birini görüyorsanız, bilin ki;

O kişi ACI dolu deneyimlerin içinden geçip,
Kendine aydınlık bir yol bulmaya karar vermiş,
Yürekli bir YOLCU'dur.

Juno-Kendi Halinde Bir Hikaye Anlatıcısı